#Crossfit nanesi

yiğit darçın
4 min readDec 19, 2017
okurken de müziğimiz Daft Punk’tan gelsin

Crossfit denen nane, 2000 yılında Greg Glassman diye bir abinin ex-hanımıyla kurduğu, büyüttüğü bir fitness programı imiş. 2017 Nisan’a kadar ne adını duymuştum, ne de en ufak bir ilgim vardı. Zayıflama sürecine girdikten sonra spor yapmam gerekiyordu ve hayatta en nefret ettiğim şeylerin başında fitness ve bireysel sporlar geliyor. Spor’un ya da diğer aktivitelerin bir ekiple yapılmasının daha eğlenceli olduğunu düşünüyorum, haftanın 7 günü halı saha maçı yapabilirim mesela. ( Çağırmak isteyen olursa çekinmesin, sahanın her yerinde oynarım :) )

Spor hocası ararken, Dolap ekibinden Marissa’nın yardımıyle Yunus Hoca ile tanıştım. İş yerinin dibinde, Crossfit Antrum’da olduğunu öğrenince direk derslere başlayalım dedik. Crossfit’teki çoğu hareketin kişinin kendi ağırlığı ile yapılması temeline dayandığından ve de benim o dönemki ‘kendi ağırlığım’ın çok olması nedeniyle birebir bir hoca ile çalışmak benim için daha uygundu. Daha önce kilonun getirdiği bel ağrıları, diz sıkıntıları, omuz sorunları ve daha önemlisi ağır kilo nedeniyle hareketleri yavaş yavaş yapmaya başladık.

Air Squat hala niye bu kadar yorduğunu anlamadığım ama rossFit’in temel amacını bana hep hatırlatan hareket oldu diyebilirim. Oturup kalkarak bir insanın neden bu kadar yorulduğumu hiç anlamıyorum.

İlk günlerde bir kaç Air Squat, Kettlebell ile bir kaç hareket, Assault AirBike ile bir kaç kalori, kürek ile bir iki dakika, dambıllar ile bir kaç değişik hareket derken, yavaş yavaş deadlift’lere, bench press’ler başladık. Hayatımda ilk kez ip atladım. Mekik, Şınav, Burpee derken her gün farklı hareketler ve değişik bir program ile kendimi zorlamaya başlayabildim. 7. ayın sonunda artık double under’lar yapabiliyor, Kürekte, Assault AirBike’ta bana göre imkansız şeyler yapabiliyor, Deadlift’te 100 kg PR, Box Jump’ta da 55 cm’ye kadar zıplayabiliyorum. Gücümün geri geldiğini hissetmek ve kendimle yarışmak, bunu yapamam artık dediğim şeyleri yapabilmek çok iyi hissettiriyor. Son 8 aylık süreçte gördüklerimle ilgi belirtmek istediğim bir kaç madde var.

1. Her gün yeni heyecan

Her gün farklı egzersizler yapıyor olmak sanırım sıkılmamın önüne geçen çok önemli bir faktör. 2 haftada 1 ip, 3 haftada 1 deadlift, 3 haftada bir mekik, ayda 1 burpee şeklinde her zaman farklı egzersizler olduğu ve aynı şeyleri arka arkaya yapmadığım için sanırım daha heyecanlı oluyor. Arada yeni şeyler öğrenince, mesela en son Turkish Get-Up çok ilginçti, ve kendini zorlayınca her gün farklı heyecan ve dinamiklik sağlıyor. Sanırım herhangi bir spor salonunda yapsam bu kadar iyi olmazdı. Her gün çıkan farklı WOD’lar da yapanlar için değişiklik oluşturuyor sanıyorum.

2. Sağlık ve sakatlık

Crossfit’e devam ederken detaylı bir kalp kontrolü yaptırdım çünkü Crossfit gerçekten çok yorucu bir spor benim için. Kalp doktorundan onay aldıktan sonra artık içim daha rahat bir şekilde yapabiliyorum. Aynı şekilde Crossfit dikkatli yapılmadığında ya da hareketleri fazla zorlayarak yaptığında sakatlığa çok meyilli. İşi çok abartanlarda Rhabdomyolysis sıkıntısı bile olabiliyor imiş. O yüzden ne yapılıyorsa kontrollü ve dikkatli olmak gerekiyor.

3. Spor dışındaki zaman

Spor dışındaki zaman spordan daha önemli imiş. Özellikle beslenme ve uyuma çok kritik. Ben genelde sabah 7.30 ile 8.30 arası spor yaptığım için, kalktıktan sonra ilk iş olarak protein almaya çalışıyorum. Spor esnasında 75 ml su içip spordan sonra da yüksek proteinli hindistan cevizi suyu içmeye çalışıyorum. Gün içinde de protein ağırlıklı besleniyorum.

Uyku konusunda da düzenli uyumaya dikkat ediyorum. Eğer az uyuyacaksam bile 1.5 saat katları süre uyumaya özen gösteriyorum. Bu sabah 1.45'te yatıp, 6.15'te dinç kalktım mesela. Sabah çok keyifli ya da enerjik olduğumu söyleyemem ama sporun sabah yapılması gerektiğini düşünenlerdenim gene de :).

4. Hoca / Mekan

reklam çekimi gibi olmuş hele

Yunus Hoca benim bugüne kadar bu naneyi bırakmamamdaki ana sebep diyebilirim. Hala bireysel bir spor olduğunu düşündüğüm Crossfit’e kanımın kaynadığını söyleyemem ama aynı konuları konuşabildiğim, benzer film, müzik zevkine sahip olduğum, ‘yahu ben ameliyatlıyım biraz daha az yapsak’ diye kıvırmaya çalıştığımda bile bana inanmayıp beni motive eden, sorduğum soruları araştırıp ona göre bana program yazan hocaya bir teşekkür daha. Double Under ip atlayabiliyor ya da Single Under’da bölmeden 100 yapabiliyor şu koca dorseli araç, daha ne olsun.

Mekan olarak da Crossfit Antrum hem ortamıyla, hem aletleriyle, hem hocalarıyla ( Roni, Olay, Onur ve niceleri ) hem de benzer saatte orada olanlarla ( 6.30 ekibi favorim ) her gün gitme isteği yaratıyor açıkcası

5. Kıyafet

Bu konudaki tek önemli şey ayakkabı bence. Reebok Nano kullanmaya başladığım ilk günden etkisini hissettirmişti. Yeri hissedebiliyor ve sağlam basabiliyor olmak gerekiyor bu sporda. Reebok’ın gene güzel şortları da var, onlar da bence lazım olabilir ama şimdilik ben nede rahat ediyorsan giy modundayım.

6. Motivasyon

Ne de güzel demiş şair: Harder, Better, Faster, Stronger. Bu sporun bende canlandırdığı düşünceler bunlar aslında.İp atlarken, hedefim 100 ise, onu en iyi şekilde yapmaya çalışmak, Şınav çekmeye çalışıyorsam biraz daha zorlamak, bir önceki yaptığımdan biraz daha iyi yapabiliyor olmak. Kış ayları ve ilginç kış saati uygulaması ile güneş daha doğmadan spora gidebiliyor olmak, orada %100'ünü vermeye çalışmak ya da Metcon’un son dakkasında elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak çok önemli. O güne 1–0 önde başlıyorsun otomatik olarak. Salgılanan endorfin de cabası.

Özetle, son hala benim için çok yeni olan, hala çok acemi olduğum, egzersizlerin ne olduğunu çokça unuttuğum bir nane olan Crossfit, önerdiğim, çok sevdiğimi söylemeyemesem de yapmaya devam edeceğim bir spora benziyor.

Bir sonraki yazıya kadar o zaman, go until you rhabdo 😒

--

--